Antik Çağ Kadın Aksesuarları ve Takıları

Antik Çağ Kadın Aksesuarları ve Takıları

Dünya var olup yaşam başladığından beri kadınların bakımlı, güzel ve genç görünme arzuları asla tükenmedi. Hemen her çağda kadınların güzelliklerine ve bakımlarına önem verdiğini, aksesuarlardan ve takılardan faydalandıklarını görmek mümkün.

Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan buluntularda krem ve parfüm kapları kadar küpe, yüzük, bilezik, kolye, broş, tarak gibi takı ve aksesuarların da yer alması her dönemde kadınların takılara olan tutkusunun var olduğuna bir kanıt.

Anadolu’da köklenen tüm uygarlıklar ilkel malzemeleri yine ilkel aletlerle işleyerek gerek kutsal gerek sanatsal gerekse süs amaçlı takılar üretmişlerdir. 

Anadolu uygarlıkları hüküm sürerken, bu topraklarda yaşayan sanatkarlar ve takı ustaları taş ve değişik metalleri takı yapımında kullanmış, bunu yaparken tabiatı gözlemlemiş, kendilerinden evvel o topraklarda yaşamış uygarlıkların kültürel mirasından ilham almış ve göç yoluyla Anadolu’ya gelen halkların sanat üsluplarını ve işçiliklerini benimseyerek kendi yorumlarını katmışlardır.

Antik çağda takı üretiminde en çok kullanılan malzemeler altın ve gümüştür.

İ.Ö 14. yüzyılda Mısır’da altının saflık derecesini ölçmek için mihenk taşı kullanılmıştır.

Takı yapımında kullanılan gümüş ve altını süslemek ve tamamlamak amaçlı yarı değerli taşlar da kullanılmıştır. Bu yarı değerli taşlar hem yüzük ve küpelerde taş kakma olarak kullanılmış hem de kolye, mühür, bilezik gibi aksesuarların yapımında kullanılmıştır. 

Antik çağda yarı değerli taşların takı yapımında tamamlayıcı öge olarak kullanılmasının yanında fizik ötesi bir güce sahip oldukları da düşünülmüştür.

Altın ve yarı değerli taşların takı üretiminde birlikte kullanıldığı ilk örnekler Çorum il sınırları içinde bulunan Alacahöyük mezarlarında bulunmuştur. Burada kızıl akik ve necef taşı ileyapılmış takı örnekleri ele geçmiştir.

Antik çağ takı örneklerini Müzedenal.com sitesinde inceleyebilirsiniz.

Günümüzde antik çağ takıları büyük müzelerde sergilenmektedir. Kadim zamanlara ait takı örneklerinin en güzellerini Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görmek mümkündür.

MÜZEDENAL BLOG

Aşk ve Savaşla Örülmüş Bir Efsane: Truva Efsanesi

Truva Efsanesi, mitoloji denildiğinde ilk akla gelen efsanelerden biridir. İçinde aşk olan, büyülü ve sürükleyici bir efsane üstelik... Adını sık sık duyduğunuz, filmlere konu olan Truva Efsanesini gelin yeniden hatırlayalım.

Antik Dönem’in en çarpıcı destanlarından olan İlyada Destanı’nda Truva Savaşı çok detaylı şekilde anlatılır. Homeros tarafından kaleme alınan İlyada Destanı, Yunanlar ile Truvalılar arasındaki savaşı anlatır. 1868 yılında Heinrich Schliemann tarafından gün ışığına çıkarılan Truva kentinin de böylece mit değil gerçek olduğu da kanıtlanmıştır. 10 yıl süren Truva Savaşı’nın sadece 51 gününün anlatıldığı İlyada, sürükleyici dili ile de dikkat çeker.

Müzedenal sitesinde  yer alan Hatice Gökçe Truva Koleksiyonu ile bu çarpıcı efsaneyi daima yanınızda taşıyabilirsiniz. 

En Güzele…

En çarpıcı sahnelerden biri bu cümlenin ekseninde döner: En Güzele… Tanrı Zeus, Nereus’un kızı deniz tanrıçası Thetis ile Peleus’un düğününe nifak tanrıçası Eris’i çağırmaz. Onun dışında kalan tüm tanrı ve tanrıçalar düğüne davet edilir. Nifak tanrıçası Eris, Zeus’a duyduğu kızgınlığın acısını bir elma ile çıkarmak ister ve üzerine “En Güzele” yazdığı altın elmayı ortaya atar.

Tanrıçalar Hera, Athena ve Aphrodite elmanın kendilerine atıldığını düşünür ve kavgaya tutuşur. Zeus bu anlaşmazlığın çözülmesi için hakem olarak Paris’i tayin eder. 3 tanrıça Paris’e kendini seçtirmek için vaatlerde bulunur. Hera sonsuz güç ve kudreti, Athena başarı ve zaferi, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınının aşkını vadeder.

Tarihe Işık Tutan Troya Müzesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Müzeler tarihte yaşanmış ve dünyanın seyrini değiştirecek pek çok olayın, gelişimin, buluşun, keşif ve icadın; kısacası hayata ait tüm dönem ve dinamiklerin toplumların üzerinde ve yaşamlarında yarattığı etkilerin materyallerini muhafaza eden kurumlardır.

En önemli özellikleri ise geçmişle bağ kurulmasını kolaylaştırmak ve böylelikle bugünün daha iyi anlaşılmasına zemin hazırlamak olan bu kurumlar geçmişe bakarak geleceği planlama ve şimdiki zamanı daha iyi kavrama yolunda da en önemli kılavuzlardır.  

İşte bu müzelerden biri de Troya Antik Kenti’ne dair buluntuların sergilendiği Troya Müzesidir. Tarihsel süreçte çok köklü bir yeri olan Troya, bu müze ile kendi kadim tarihinin özetini de çıkarmaktadır. Bünyesinde restorasyon laboratuvarları, 2 bin metrekarelik depo alanı, hem geçici hem de daimi sergi alanları, kafe, restoran ve dükkanlar yer almaktadır.

Çanakkale’ye bağlı Tevfikiye köyü sınırları içinde yer alan Troya Müzesi UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilen Troya Antik Kenti girişinde yer alır. 2014’te yapımına başlanan müze 10 Ekim 2018‘de hizmete açılmıştır.

Müzeye gidildiğinde ilk göze çarpan detay duvarlardaki Troya katmanlarıdır. Troya Antik Kenti’ne ait yontular, mezar taşları, fotoğraf ve diğer materyaller yardımıyla Troya kenti hakkında bilgi edinmek mümkündür.  

1 2 3 .... 8 9 10
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.