Antik Çağda Kullanılan Seramik Kaplar
Antik çağda sıvı ve katı gıdaların; krem ve merhem gibi kozmetik ve tıbbi içeriklerin muhafaza edilmesi, taşınması ve sunulması için tasarlanan ve atölyelerde ustalar tarafından pişmiş topraktan yapılan kaplar, genel ismiyle “vazo” olarak da adlandırılır.
Kazılar sonucunda şarap ve zeytinyağı taşımak için kullanılan amphoralardan tutun da antik çağlardaki kadınların cilt güzelliklerini muhafaza etmek için kullandığı pyksis’lere kadar pek çok kap formuna ulaşılmıştır.
Dönem atölyelerinde çömlekçi ustaları tarafından yapılan ve üzerleri çoğunlukla mitolojik sahnelerle bezenen bu kaplar sadece işlevsellikleri ile değil estetik görünümleri ile de üretildikleri dönemin sanat anlayışını ve stil özelliklerini de yansıtmaları açısından öne çıkarlar.
Antik çağ kapları Yunan ve Romalı çömlekçi ustaları tarafından atölyelerde yapılan çömleklerin isimleri Yunanca ve Latince olup kaynaklara da orijinal adlarıyla geçmiştir.
Çoğunlukla pişmiş topraktan yapılan bu kapların taş, cam, ahşap ve çeşitli metallerden yapılmış örnekleri de vardır.
Sadece gündelik hayatta değil, ölümden sonraki hayat için de tasarlanan ve mezarlara “ölü armağanı” olarak bırakılan kaplar da mevcuttur. Unguentarium denilen gözyaşı şişeleri, ölülerin mezarlarına onları seven yakınları tarafından bırakılan ve kederi simgeleyen kaplar olarak bilinir.
İşte antik dünyada en çok kullanılan kaplar…
AMPHORA
Şarap, zeytinyağı, bal, su, hububat gibi besinlerin muhafazası ve taşınmasında kullanılan kaplardır. Kulpları ile karakterizedir.
ARYBALLOS
Yuvarlak gövdeli, dar ve kısa boyunlu, kaidesiz kaplardır. Çoğunlukla atletler tarafından kullanılan zeytinyağı ve parfüm konulan kaplardır.
ASKOS
Formu tuluma benzeyen ve zeytinyağı sunumunda kullanılan kap formudur. Basık gövdesi, dışa açılan ağzı, dar-uzun boynu ve sepet kulpu ile karakterizedir.
HYDRİA
“Hydros” yani “su” kelimesinden türeyen Hydrialar su taşımak için yapılmış kaplardır. İki adet yatay ve bir adet dikey kulpla karakterizedir. Üç kulplu olması hem taşınmasını hem de suyun boşaltılmasını kolaylaştırır.
KANTHAROS
Yüksek gövdesi, simetrik dikey kulpları ve ayaklı formuyla karakterize olan kantharoslar, içki kabı olarak kullanılıyordu. Şarap tanrısı Dionysos’un atribüsü de olan kantharoslar pek çok bezemede motif olarak karşımıza çıkar.
KRATER
Bir kaide üzerinde yükselen, ağzı geniş ve derin formuyla karakterize olan kaptır. Destekli (sütunlu), Kalyks, Volütlü ve Çan krater olmak üzere dört ayrı tipi vardır. Şarap ve suyu karıştırmak için kullanılırdı.
KYLİX
Yayvan gövdesi ve çift kulplu formuyla karakterizedir. İçki kabı olarak kullanılırdı.
LEBES GAMİKOS
Yüksek kaideli, çift dikey kulplu ve yüksek omuzlu formuyla karakterizedir. Üzerinde çoğunlukla kadınlarla ilgili sahneler betimlenir. Törensel bir kap olduğu ve evlilik törenlerinde kullanıldığı bilinmektedir.
LOUTROPHOROS
Kaideli, dar ve uzun gövdeli ve uzun boyunlu formuyla karakterizedir. Düğün banyosu ve cenaze törenlerinde kullanılan kap formudur.
OİNOCHOE
Yunancada şarap anlamına gelen “Oinos” kelimesinden türetilen Oinochoe ismi antik çağda şarap sürahisi olarak kullanılan kap formlarına veriliyordu. Yonca şeklinde, tombul gövdeli, tek dikey kulplu formlarıyla karakterize olan kaplardır.
PYKSİS
Kapaklı formlarıyla karakterizedir. Çoğunlukla kadınlar tarafından krem, merhem, makyaj malzemesi gibi kozmetiklerin muhafaza edildiği kaplardır.
Antik çağda kullanılan kap örneklerini Müzedenal.com sitesinde inceleyerek satın alabilirsiniz.
Aşk ve Savaşla Örülmüş Bir Efsane: Truva Efsanesi
Truva Efsanesi, mitoloji denildiğinde ilk akla gelen efsanelerden biridir. İçinde aşk olan, büyülü ve sürükleyici bir efsane üstelik... Adını sık sık duyduğunuz, filmlere konu olan Truva Efsanesini gelin yeniden hatırlayalım.
Antik Dönem’in en çarpıcı destanlarından olan İlyada Destanı’nda Truva Savaşı çok detaylı şekilde anlatılır. Homeros tarafından kaleme alınan İlyada Destanı, Yunanlar ile Truvalılar arasındaki savaşı anlatır. 1868 yılında Heinrich Schliemann tarafından gün ışığına çıkarılan Truva kentinin de böylece mit değil gerçek olduğu da kanıtlanmıştır. 10 yıl süren Truva Savaşı’nın sadece 51 gününün anlatıldığı İlyada, sürükleyici dili ile de dikkat çeker.
Müzedenal sitesinde yer alan Hatice Gökçe Truva Koleksiyonu ile bu çarpıcı efsaneyi daima yanınızda taşıyabilirsiniz.
En Güzele…
En çarpıcı sahnelerden biri bu cümlenin ekseninde döner: En Güzele… Tanrı Zeus, Nereus’un kızı deniz tanrıçası Thetis ile Peleus’un düğününe nifak tanrıçası Eris’i çağırmaz. Onun dışında kalan tüm tanrı ve tanrıçalar düğüne davet edilir. Nifak tanrıçası Eris, Zeus’a duyduğu kızgınlığın acısını bir elma ile çıkarmak ister ve üzerine “En Güzele” yazdığı altın elmayı ortaya atar.
Tanrıçalar Hera, Athena ve Aphrodite elmanın kendilerine atıldığını düşünür ve kavgaya tutuşur. Zeus bu anlaşmazlığın çözülmesi için hakem olarak Paris’i tayin eder. 3 tanrıça Paris’e kendini seçtirmek için vaatlerde bulunur. Hera sonsuz güç ve kudreti, Athena başarı ve zaferi, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınının aşkını vadeder.
Tarihe Işık Tutan Troya Müzesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Müzeler tarihte yaşanmış ve dünyanın seyrini değiştirecek pek çok olayın, gelişimin, buluşun, keşif ve icadın; kısacası hayata ait tüm dönem ve dinamiklerin toplumların üzerinde ve yaşamlarında yarattığı etkilerin materyallerini muhafaza eden kurumlardır.
En önemli özellikleri ise geçmişle bağ kurulmasını kolaylaştırmak ve böylelikle bugünün daha iyi anlaşılmasına zemin hazırlamak olan bu kurumlar geçmişe bakarak geleceği planlama ve şimdiki zamanı daha iyi kavrama yolunda da en önemli kılavuzlardır.
İşte bu müzelerden biri de Troya Antik Kenti’ne dair buluntuların sergilendiği Troya Müzesidir. Tarihsel süreçte çok köklü bir yeri olan Troya, bu müze ile kendi kadim tarihinin özetini de çıkarmaktadır. Bünyesinde restorasyon laboratuvarları, 2 bin metrekarelik depo alanı, hem geçici hem de daimi sergi alanları, kafe, restoran ve dükkanlar yer almaktadır.
Çanakkale’ye bağlı Tevfikiye köyü sınırları içinde yer alan Troya Müzesi UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilen Troya Antik Kenti girişinde yer alır. 2014’te yapımına başlanan müze 10 Ekim 2018‘de hizmete açılmıştır.
Müzeye gidildiğinde ilk göze çarpan detay duvarlardaki Troya katmanlarıdır. Troya Antik Kenti’ne ait yontular, mezar taşları, fotoğraf ve diğer materyaller yardımıyla Troya kenti hakkında bilgi edinmek mümkündür.