Hitit Kralı Şuppiluliuma’nın Gizemini Keşfedin!
İri gözleriyle şaşkın ve meraklı bir ifadeyle bakan, bir elinde mızrak bir elinde başak tutan Hitit Kralı II. Şuppiluliuma’nın heykeli 2013 yılında Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Tell Tayinat höyüğünde yapılan kazılarda gün ışığına çıkarıldığında gizemi de peşi sıra geldi.
Toprağın altındaki bu 3 bin yıllık gizem, 1.5 metrelik boyu, 1.5 ton ağırlığındaki gövdesi ve o dönemi yansıtan özellikleriyle şimdiki zamana uyandığında tarih severleri de büyük bir heyecana sevk etti.
Sırtında künyesi yazılı olan heykel, kendi döneminin en güçlü kralı olan Şuppiluliuma’nın fiziksel özellikleri ile ilgili de ipuçları veriyordu.
Sakallı, bukleli saçlı, kollarında bileklikleri olan, ellerinde tuttuğu başak ve mızrak figürleriyle son derece etkileyici bir özellikte olan Şuppiluliuma’nın heykeli bazalt taşından, şaşkın ve gerçekçi bir ifadeyle bakan gözleri ise kireç taşından yapılmıştır.
Kendi çağında saygı duyulan, halkını açlıktan kurtaran bir kral olarak tarih kayıtlarına geçen Şuppiluliuma, Hitit Krallığı’nı imparatorluk haline getiren bir hükümdar olarak anılmaktadır.
Büyük Hitit İmparatorluğu onun döneminde en parlak ve güçlü zamanlarını yaşamış, başkent Hattuşaş savunma anlamında en üst düzeye gelmiştir.
Güçlü kral, Mitanniler'in başkenti Vaşşuganni'yi ele geçirdi, Suriye’nin güneyindeki küçük krallıklara gücünü kabul ettirdi ve hatta diğer krallar arasında baş gösteren anlaşmazlıklarda hakemlik yaptı.
Başarılı siyaseti ve isabetli stratejileri ile küçülüp zayıflayan devleti büyük bir ustalıkla toparlamış ve çok iyi noktalara getirmiştir.
Hitit Kralı Şuppiluliuma’nın hayatının büyük kısmı Mitanni Krallığı’na karşı yürüttüğü mücadele ve Suriye’de yeniden varlık gösterebilme çabası üzerine kuruluydu.
Hitit halkının koruyucusu ve önderi olan kral Şuppiluliuma ölen ağabeyinin ardından tek ardılı olarak tahta çıkmış ve ülkesini büyük bir fedakarlıkla korumuştur. Kıtlıkta ve yoklukta ülkesini ayakta tutan bu güçlü karakter, Kıbrıs’a karşı tarihe geçen ilk deniz savaşını da kazanmış ve Hitit egemenliğini yüksek bir noktaya taşımıştı.
Geç Hitit döneminde hüküm süren Kral Şuppiluliuma bugün Hatay Arkeoloji Müzesinin en can alıcı noktasında ve modern zamanın kalbinde onu görmeye gelen ziyaretçileri selamlıyor.
Bir elinde mızrak ve diğer elinde tuttuğu başakla, adeta uğruna savaşılması gereken değerler için savaşmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmek için üretmek gerektiğini anlatan Şuppiluliuma, mağrur ve vakur bakışlarıyla da daima ileriye doğru bakmak gerektiğini vurguluyor.
Bu olabildiğince görkemli kral heykeli 3 bin yıl öncesinden gelen bir ruhla doğru bildiği gerçekleri ve sahip olduklarını yılmadan savunma modasının asla geçmeyecek erdemini de fısıldıyor.
Bu, tarihe adını derin harflerle kazımış hükümdarın ilham veren yaşamını her an anımsamak, Geç Hitit döneminin büyülü hikayesini yanı başınızda hissetmek ve bugün Hatay Müzesi’nde yer alan orijinal heykelin küçük bir örneğini satın alarak yaşam alanlarınıza renk katmak isterseniz Müzedanal.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Aşk ve Savaşla Örülmüş Bir Efsane: Truva Efsanesi
Truva Efsanesi, mitoloji denildiğinde ilk akla gelen efsanelerden biridir. İçinde aşk olan, büyülü ve sürükleyici bir efsane üstelik... Adını sık sık duyduğunuz, filmlere konu olan Truva Efsanesini gelin yeniden hatırlayalım.
Antik Dönem’in en çarpıcı destanlarından olan İlyada Destanı’nda Truva Savaşı çok detaylı şekilde anlatılır. Homeros tarafından kaleme alınan İlyada Destanı, Yunanlar ile Truvalılar arasındaki savaşı anlatır. 1868 yılında Heinrich Schliemann tarafından gün ışığına çıkarılan Truva kentinin de böylece mit değil gerçek olduğu da kanıtlanmıştır. 10 yıl süren Truva Savaşı’nın sadece 51 gününün anlatıldığı İlyada, sürükleyici dili ile de dikkat çeker.
Müzedenal sitesinde yer alan Hatice Gökçe Truva Koleksiyonu ile bu çarpıcı efsaneyi daima yanınızda taşıyabilirsiniz.
En Güzele…
En çarpıcı sahnelerden biri bu cümlenin ekseninde döner: En Güzele… Tanrı Zeus, Nereus’un kızı deniz tanrıçası Thetis ile Peleus’un düğününe nifak tanrıçası Eris’i çağırmaz. Onun dışında kalan tüm tanrı ve tanrıçalar düğüne davet edilir. Nifak tanrıçası Eris, Zeus’a duyduğu kızgınlığın acısını bir elma ile çıkarmak ister ve üzerine “En Güzele” yazdığı altın elmayı ortaya atar.
Tanrıçalar Hera, Athena ve Aphrodite elmanın kendilerine atıldığını düşünür ve kavgaya tutuşur. Zeus bu anlaşmazlığın çözülmesi için hakem olarak Paris’i tayin eder. 3 tanrıça Paris’e kendini seçtirmek için vaatlerde bulunur. Hera sonsuz güç ve kudreti, Athena başarı ve zaferi, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınının aşkını vadeder.
Tarihe Işık Tutan Troya Müzesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Müzeler tarihte yaşanmış ve dünyanın seyrini değiştirecek pek çok olayın, gelişimin, buluşun, keşif ve icadın; kısacası hayata ait tüm dönem ve dinamiklerin toplumların üzerinde ve yaşamlarında yarattığı etkilerin materyallerini muhafaza eden kurumlardır.
En önemli özellikleri ise geçmişle bağ kurulmasını kolaylaştırmak ve böylelikle bugünün daha iyi anlaşılmasına zemin hazırlamak olan bu kurumlar geçmişe bakarak geleceği planlama ve şimdiki zamanı daha iyi kavrama yolunda da en önemli kılavuzlardır.
İşte bu müzelerden biri de Troya Antik Kenti’ne dair buluntuların sergilendiği Troya Müzesidir. Tarihsel süreçte çok köklü bir yeri olan Troya, bu müze ile kendi kadim tarihinin özetini de çıkarmaktadır. Bünyesinde restorasyon laboratuvarları, 2 bin metrekarelik depo alanı, hem geçici hem de daimi sergi alanları, kafe, restoran ve dükkanlar yer almaktadır.
Çanakkale’ye bağlı Tevfikiye köyü sınırları içinde yer alan Troya Müzesi UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilen Troya Antik Kenti girişinde yer alır. 2014’te yapımına başlanan müze 10 Ekim 2018‘de hizmete açılmıştır.
Müzeye gidildiğinde ilk göze çarpan detay duvarlardaki Troya katmanlarıdır. Troya Antik Kenti’ne ait yontular, mezar taşları, fotoğraf ve diğer materyaller yardımıyla Troya kenti hakkında bilgi edinmek mümkündür.