Toprak ve Bereket Tanrıçası Kybele’nin İlginç Hikayesi

Toprak ve Bereket Tanrıçası Kybele’nin İlginç Hikayesi

Anadolu uygarlıklarının kült figürlerinden birisi olan “ana tanrıça” doğurganlık ve bereketi simgeleyen karakteristiği ile binlerce yıl sonra bile zihinlerde var olmaya devam ediyor.

Anadolu’da Kubaba olarak anılan bu tanrıça Frigya’da Kybele adını alıyor ve temelde aynı noktayı işaret ediyor; yaşamın içine dişil enerjisini yayan, güçlü ve dirayetli kadın formu.

Frigya’da ana tanrıça olan Kibele’ye dağ doruklarında tapılırdı. Magna mater yani tanrıların anası olarak dillendirilen Tanrıça Kybele doğa ile bütünleşmiş bir ana tanrıçadır. Bu ana tanrıça kültü Anadolu coğrafyasında İ.Ö 6500 yıllarına kadar gitmektedir.

Pagan inanışında tüm tanrı ve tanrıçalara sözü geçen bir güç modeli ve tanrıçası olarak olarak öne çıkan ana tanrıça doğurganlığı, çoğalmayı ve bereketi sembolize etmesi açısından oldukça önemli bir figürdür.   

Antik çağda yaşayan topluluklarda, fertler bir dilekte bulunduklarında, dilekleri yerine geldiğinde yahut inandıkları tanrı ve tanrıçalara minnetlerini göstermek için bir sunu sunarlardı. Bu kutsal alanlara sunulan materyaller adak objesi olarak nitelenirdi. 

Geçim kaynağının neredeyse tamamını tarımın oluşturduğu Anadolu’daki toplumlarda bolluk ve bereketin önemi yadsınamaz. Kibele bu yüzden Anadolu’da bu kadar özel ve önemli bir yere konumlandırılmıştır. Bereket, kadına has bir özellik olan doğurganlıkla ilişkilendirilir.

Kybele’nin her daim yanında olan iki hayvan figürü ise leopardır. Leopar da hayvanlar dünyasında en güçlü hayvan olarak betimlenir ve aynı zamanda sonsuz hürriyeti simgeler.

Anadolu’nun pek çok noktasında bulunan Kybele heykellerinin nerede olduğu sorusunun yanıtı net olarak bilinmemektedir. Bazı buluntularda Kybele heykelinin yanında leopar yerine aslan figürü olduğu görülmektedir. Frig vadisi içinde yer alan Eskişehir, Kütahya ve Afyon şehirleri yakınlarında yapılan kazılarda gün ışığına çıkarılan Kybele heykelleri, sergilendikleri müzelerde büyük ilgi görmektedir.

Tanrıça Kybele ile ilgili pek çok hikaye var. İşte onlardan birisi.

Tanrıça Kybele, bir ölümlü olan hizmetkarı Attis’a aşık olur. Attis de Kybele’ye karşı derin hisler beslemektedir. Kybele, Attis’e o denli vurgundur ki ondan bekaret ve sadakat yemini etmesini ister. Attis bu isteği kabul eder ancak ne var ki sözünde duramaz ve kendisi gibi bir ölümlüye aşık olur.

Attis’le aşık olduğu kızın düğününe Tanrıça Kybele de gelir. Attis, tanrıçayı görünce ettiği yemini hatırlar ve kedere boğulur. Bu keder o denli güçlü ve yakıcıdır ki Attis kendine zarar verir.

Kanlar içinde acıyla kıvranan Attis bu haline dayanamayan Kibele, aşığını oracıkta bir çam ağacına dönüştürür. O gün bugündür çam ağaçları hep yeşil kalır. Çam kozalağı ise Attis’in simgesi haline gelir.

Tanrıça Kybele kadim zamanlardan bu yana hep adak objesi olarak değerlendirilirdi.

Türkiye'den kaçak yollarla İsrail'e götürülen ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde müzayedelerde satılması planlanan ana tanrıça Kybele heykeli uzun yıllar sonra Türkiye’ye getirildi ve kendi coğrafyasına kavuşmuş oldu.

Antik çağda tanrıları onurlandırmak için kutsal alanlara sunulan materyaller adak objesi olarak nitelendirilirdi.

Günümüzde bu ritüel hala gelenek olarak devam etmekte, Semavi dinlerdeki tek tanrı inancına dahil olan toplumlarda bile kendi zamanında bilge ve ermiş olarak tanınan isimlerin ruhlarına ithafen değişik materyallerle adaklar adanmaktadır.

Anadolu’nun bu bereket ve doğurganlık sembolü olan Tanrıça Kybele figürünü müzedenal sitesinde daha detaylı inceleyebilir ve satın alarak yaşam alanlarınızda onun kadim enerjisini hissedebilirsiniz.

MÜZEDENAL BLOG

Antik Çağın Hayvan Başlı Kapları Ryhton’lar

Antik dönemde her türlü ihtiyaç için ilkel malzemelerle yapılmış pek çok kap türü günümüze kadar ulaşmıştır. Yapılan kazılarda gün ışığına çıkarılan sayısız seramik eser çeşitli müzelerde sergilenmektedir.

Antik dönemlerde yemek pişirmek ve sunmak; şarap, zeytinyağı ve hububat taşımak ve depolamak amacıyla yapılmış pek çok pişmiş toprak kap formu vardır.

Bunun yanı sıra adak törenleri için tasarlanan kaplar, buhurdanlıklar, kadınların krem, merhem, yağ ve parfüm kapları, mezar armağanı olarak tasarlanan gözyaşı şişeleri ve tamamen estetik amaçla yapılmış süs eşyası formundaki kaplar arkeolojik bir zenginlik olarak kendini gösterir.

Baktığını Taşa Çeviren Yılan Saçlı Kadın Medusa

Saçları yılanlardan oluşan, bakışları dokunduğu her şeyi taşa çeviren, Yunan mitolojisinde yer alan en ürkütücü figürlerinden birisidir o. Adı Medusa.

Medusa Gorgon kardeşlerden tek ölümlü olandır. Diğer iki kız kardeşi ölümsüzdür.

Ölümlü olduğu için de Perseus tarafından öldürülmüştür. Medusa, doğrudan baktığı herkesi taşa çevirme yeteneğine sahip olduğu için Perseus Medusa’yı öldürebilmek için bir ayna vasıtasıyla onun yüzüne bakabilmiştir. 

Kimi kaynaklara göre Perseus, Medusa’nın canını Hermes’in verdiği orakla almıştır. Bazı kaynaklar ise Medusa’nın canının Athena’nın verdiği ayna yahut kalkanla alındığını söyler.

1 2 3 4 5 6 .... 8 9 10
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.